Gladio
ve öldürülen gezeteciler üzerine yüksek lisans tezimden. Kürt basınında
Uğur Mumcu'nun ölümünün işlendiği kısa bir bölüm...
Özgür Ülke gazetesinin, 31 Ocak-6 Şubat 1993 tarihli sayısında Uğur Mumcu suikastı haberi baş sayfada üçüncü haber olarak yer bulmuştur. Mumcu’nun derin devlet tarafından öldürüldüğü iddia edilen habere “Mumcu tanrılarına kurban edildi” başlığı uygun görülmüştür. Haberin spotunda, “Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve son olarak Uğur Mumcu gibi Kemalist isimlerin kurban olarak seçilmesi, koşulları olmayan darbe zeminin olgunlaşmasından çok Kürt muhalefetine karşı geniş tabanlı bir mutabakatı pekiştirmeyi amaçlıyor” denilerek Kemalist aydınların devlet tarafından, milliyetçi belli politikalar çerçevesinde kurban seçilerek öldürüldüğü iddia edilmiştir. Haberin birinci sayfada yer alan bölümünde, Uğur Mumcu’nun MİT’e yakınlığı ile tanındığı iddia edilmiş, suikastın kamuoyuna devletin denetimindeki kitle iletişim araçları vasıtasıyla sunulmasının suikast konusunda belirsizliği arttırdığı vurgulanmıştır. Haberde ayrıca suikastı gerçekleştirdiği iddia edilen birçok taraf olduğu, Cumhuriyet gazetesini arayan bir kişinin suikastı, “İslami Kurtuluş Örgütü” adına üstlendiği, ancak söz konusu örgüt hakkında bugüne kadar somut bir bulguya dahi rastlanmamasının bu iddiayı büyük oranda geçersiz kıldığı iddia edilmiştir. Yeni Ülke gazeteci Uğur Mumcu konusundaki olumsuz bakış açısına suikastı işleyen haberlerde sürdürmüş, Uğur Mumcu’nun derin devletle ilişkili bir gazeteci olması üzerinden suikasta ilişkin bilgileri haberleştirerek, objektif bir habercilik yaklaşımı göstermemiştir.
Haberin on birinci sayfada geniş şekilde görülen devamı ise suikastı Kürt milliyetçileri, tırnak içinde “Özgür Gündem gazetesi taraftarları” ya da PKK’nin gerçekleştirdiği iddialarına cevap verme özelliği taşımaktadır. Haberde iddialar mizansen olarak adlandırılmış ve dayanaktan yoksun olduğu öne sürülmüştür.
Haberde, Milliyet, Sabah, Günaydın, Hürriyet gazetelerinde manşetten verilen ve Uğur Mumcu’nun PKK hakkında yazdığı kitaptan dolayı öne süren haberlere, öncelikle şu şekilde bir anekdotla karışlık verilmiştir: “Oysa Yalçın Küçük, Uğur Mumcu’nun kendisine, ‘Apo benim için ne düşünüyor’ diye sorduğunu, kendisinin de Apo’nun Mumcu’yu devletin sözlülerinden ayırmadığını ‘kızgınlık’ duymadığını yalnızca ‘eleştirdiğini’ aktarıyordu.”
Haberde Uğur Mumcu’nun kitabında yer aldığı belirtilen iddialara yanıt verilmiş ve kitabın dayanaktan yoksun iddialar taşıdığı belirtilmiştir. Kitabın parlak bir pazar fırsatı bulduğu iddia edilerek bu açıdan bakıldığında cinayet bir kitap nedeniyle işlenmişse yayınlatmak istetmeyenlerden çok kitabı kamuoyunun gündemine oturtmak isteyenlerce gerçekleştirilebileceğinin daha mantıklı görüldüğü öne sürülmüştür. Haberde PKK’nin cephe örgütlenmesi ERNK’in Avrupa temsilciliğinin de açıklaması verilerek Mumcu suikastını PKK’nin gerçekleştirdiği iddiaları yalanlanmıştır.
Haberde gazetelerin dışında köşe yazarlarının da farklı iddialarına cevap verilmiştir.
Haberde başta Cumhuriyet gazetesi yazarı Cüneyt Arcayürek’in, “Özgür Gündem Gazetesi taraftarları” türünde ifadelerle yayınına ara verilen Özgür Gündem gazetesinin okuyucularını “taraftar” gibi bir nitelemeyle suçlaması eleştirilmiştir. Haberde Cüneyt Arcayürek’in iddialarına gerekçe olarak Özgür Gündem gazetesinin yazarlarının Uğur Mumcu’yla girdiği polemikleri gösterdiği hatırlatılarak, buna karşı Uğur Mumcu’nun Babıali’nin Emin Çölaşan gibi istisna bir yazar dışında bütün kalemleriyle polemikten öte küfürleşmeye varan kavgalarıyla tanındığı iddia edilmiştir. Haberde bu durumda Arcayürek’in iddiasına göre Mumcu’nun katil zanlısının Babıali’de binlere varması gerektiği şeklinde bir mübalağa bulunulmuştur.
Haberde ayrıca suikast soruşturması sırasında olmayan silahların bulunamaması gibi karmaşıklıklar ve bunların basında yer alması üzerine Güngör Mengi’nin gazetecileri polisin sözünü dilmemekle suçlayan yazısı gibi ilginçlikler dışında Mumcu suikastını PKK, şeriatçılar ve yasa dışı sol örgütlerin ortaklaşa gerçekleştirdiğine ilişkin “komik” iddialar yer almıştır.
Haberde suikastı kontrgerillanın gerçekleştirdiği iddia edilerek, bu iddiaya yedi madde şeklinde kanıt gösterilmek istenmiştir. Birinci kanıt Hasan Cemal ve Güneri Civaoğlu’nun Şam Havalanı’nda yaptıkları bir sohbet esnasında belirttiklerine göre Mumcu’nun son 3 aydır suikast korkusundan tamamen evine kapanmış durumda olduğu, uzun yıllardan beri ölüm tehditleri alan Mumcu’nun son tehdidi oldukça önemsemesi tehdidin engellenemeyen önemli bir kaynaktan geldiğini gösterdiği şeklindedir.
Diğer iddialar ise, suikastı gerçekleştirenlerin bombayı tercih etmelerinin nedeni konusunda, Mumcu’nun ‘çelik yelek giymesi, silah taşıdığının iyi bilinmesi’ gibi unsurlar taşımaktadır. Haberde, Mumcu’nun korumasının bir süre önce geri çekildiği, suikastan birkaç gün önce Mumcu’nun evinin bulunduğu sokağın lambalarının anlaşılamayan nedenle sönmesi gibi bilgiler bulunmaktadır. Polis noktasına 10 metre mesafede olan Mumcu’nun arabasına rahatlıkla bomba yerleştirilmesi eleştirilmektedir. Ayrıca suikasttan sonra delillerin ortadan kaldırıldığı iddiasına yer verilerek, cinayette derin devlet parmağı olabileceği iddiası üstü kapalı verilmektedir. Uzun haberde bunların dışında Mumcu’nun MİT ile ilişkide bulunduğu ve MİT’in basına sızdırmak istediği bilgileri köşesinde kullandığı iddia edilmiş, Mumcu’nun Kürtler, İslamcılar, İran ve sola düşmanlık yaparak oldukça geniş bir cephenin tepkisini çektiği belirtilerek kurban seçilmesiyle bu çevrelerin şüphe altında bırakıldığı kaydedilmiştir.
Haberin son bölümünde ise haberin başlığını açıklayan şu bölüm yer almıştır, “T.C’nin kuruluşundan itibaren kendini ordu ve bürokrasi içersinde örgütleyenler ve hakim kılanlar Kemalizm, Kürt sorununun dayatmasıyla birlikte Uğur Mumcu’nun da içerisinde bulunduğu egemen anlayışı temsil eden ve kamuoyunca da ‘şahinler’ olarak tanımlanan kesim olarak ortaya çıkardılar. Mumcu, ‘şahinler’in basın içerisindeki önemli bir temsilcisiydi. Öldürülmesi Turgut Özal, 2’nci Cumhuriyetçiler, Neo Osmanlılar, PKK, radikal sol, İslamcılar ve İran’a karşı bir zemin hazırlayarak, ‘şahinler’in şovuna dönüştürüldü. Bu durum devlet içerisindeki hakim kliği temsil eden Kemalist kliğin başarısı olarak değerlendiriliyor. Sonuç suikastın nedenlerini ve niçinlerini yeterince aydınlatmaktadır….” Subjektif değerlendirmeleriyle haberden çok köşe yazısı üslubu taşıyan bölümdeki spesik iddiaların kaynağı belirtilmemiştir.
Haberin sonunda ayrıca ek olarak Kürt hareketinin yükselişinden bunun dışında RP’nin güçlenmesinden rahatsız olan kesimleri rejimin din faktörünü de kullanarak abayrağı altında toplamak istediği iddia edilerek haberi iyicene köşe yazısına çevrilerek bir stratejik analiz yapılmıştır. Ama bunun dışında yine haberin sonunda önemli bir eleştiri vardır. Bol tirajlı basınının Kemalist aydınlara yapılan saldırıları hatırlatılırken bu dönemde Türkiye’nin doğusunda öldürülen 10 gazeteciden bahsedilmemesi eleştirilerek görülmeyen gösterilmeye çalışılmıştır.
7-13 Şubat 1993 tarihli Yeni Ülke gazetesinde baş sayfadan üçüncü haber olarak, Mumcu cinayetine geniş yer ayrılmıştır. Mumcu’nun PKK tarafından öldürüldüğü iddia edilen haberlere cevap verme özelliği taşıyan haberin başlığı, “Mumcu’nun ‘yazamadıkları’ yazılmıştır” biçimindedir. Haberde, Mumcu’nun devlet imkânları kendisine sunularak PKK üzerine araştırma yaptığı iddia edilmiştir. Haberin baş sayfadaki bölümünde ve 11’inci sayfada yer alan devamında Mumcu’nun öldürülmeden önce üzerinde çalıştığı ve yazamadığı PKK üzerine haber ve yazılarının yıllar önce kendisi tarafından Kürt basından yazıldığı örnekler verilerek aktarılmıştır. Haberde Abdullah Öcalan’ın gözaltına alındıktan sonra 3 ayda serbest bırakılması, Öcalan’ın bir dönem evli olduğu Kesire Yıldırım’ın babası hakkındaki uyarıları gibi unsurlar yer almıştır. Suikastı gerçekleştirdiği iddia edilen PKK’nin savunulduğu gözlemlenen haberde Mumcu suikastından derin devlet sorumlu tutularak şunlar denilmiştir: “Uğur Mumcu öldürüldükten sonra basın biraz da hayal gücünü kullanarak bilgileri bir hayli çarpıtarak dumanlı bir hava yaratmaya çabasına girişti. Ancak Mumcu suikastının devlet denetiminde bir grup tarafından işlendiği daha da açıklık kazanıyor.”
Yeni Ülke gazetesi, Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan yazılarından dolayı tepkili olduğu Uğur Mumcu’yu somut verilere dayanmayan ve doğruluğu şüphe konusu bilgiler üzerinden derin devletle ilişkili bir gazeteci olarak yansıtmış ve suikast sonrası objektif bir habercilik izleme kaygısı taşımamıştır.
Özgür Ülke gazetesinin, 31 Ocak-6 Şubat 1993 tarihli sayısında Uğur Mumcu suikastı haberi baş sayfada üçüncü haber olarak yer bulmuştur. Mumcu’nun derin devlet tarafından öldürüldüğü iddia edilen habere “Mumcu tanrılarına kurban edildi” başlığı uygun görülmüştür. Haberin spotunda, “Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve son olarak Uğur Mumcu gibi Kemalist isimlerin kurban olarak seçilmesi, koşulları olmayan darbe zeminin olgunlaşmasından çok Kürt muhalefetine karşı geniş tabanlı bir mutabakatı pekiştirmeyi amaçlıyor” denilerek Kemalist aydınların devlet tarafından, milliyetçi belli politikalar çerçevesinde kurban seçilerek öldürüldüğü iddia edilmiştir. Haberin birinci sayfada yer alan bölümünde, Uğur Mumcu’nun MİT’e yakınlığı ile tanındığı iddia edilmiş, suikastın kamuoyuna devletin denetimindeki kitle iletişim araçları vasıtasıyla sunulmasının suikast konusunda belirsizliği arttırdığı vurgulanmıştır. Haberde ayrıca suikastı gerçekleştirdiği iddia edilen birçok taraf olduğu, Cumhuriyet gazetesini arayan bir kişinin suikastı, “İslami Kurtuluş Örgütü” adına üstlendiği, ancak söz konusu örgüt hakkında bugüne kadar somut bir bulguya dahi rastlanmamasının bu iddiayı büyük oranda geçersiz kıldığı iddia edilmiştir. Yeni Ülke gazeteci Uğur Mumcu konusundaki olumsuz bakış açısına suikastı işleyen haberlerde sürdürmüş, Uğur Mumcu’nun derin devletle ilişkili bir gazeteci olması üzerinden suikasta ilişkin bilgileri haberleştirerek, objektif bir habercilik yaklaşımı göstermemiştir.
Haberin on birinci sayfada geniş şekilde görülen devamı ise suikastı Kürt milliyetçileri, tırnak içinde “Özgür Gündem gazetesi taraftarları” ya da PKK’nin gerçekleştirdiği iddialarına cevap verme özelliği taşımaktadır. Haberde iddialar mizansen olarak adlandırılmış ve dayanaktan yoksun olduğu öne sürülmüştür.
Haberde, Milliyet, Sabah, Günaydın, Hürriyet gazetelerinde manşetten verilen ve Uğur Mumcu’nun PKK hakkında yazdığı kitaptan dolayı öne süren haberlere, öncelikle şu şekilde bir anekdotla karışlık verilmiştir: “Oysa Yalçın Küçük, Uğur Mumcu’nun kendisine, ‘Apo benim için ne düşünüyor’ diye sorduğunu, kendisinin de Apo’nun Mumcu’yu devletin sözlülerinden ayırmadığını ‘kızgınlık’ duymadığını yalnızca ‘eleştirdiğini’ aktarıyordu.”
Haberde Uğur Mumcu’nun kitabında yer aldığı belirtilen iddialara yanıt verilmiş ve kitabın dayanaktan yoksun iddialar taşıdığı belirtilmiştir. Kitabın parlak bir pazar fırsatı bulduğu iddia edilerek bu açıdan bakıldığında cinayet bir kitap nedeniyle işlenmişse yayınlatmak istetmeyenlerden çok kitabı kamuoyunun gündemine oturtmak isteyenlerce gerçekleştirilebileceğinin daha mantıklı görüldüğü öne sürülmüştür. Haberde PKK’nin cephe örgütlenmesi ERNK’in Avrupa temsilciliğinin de açıklaması verilerek Mumcu suikastını PKK’nin gerçekleştirdiği iddiaları yalanlanmıştır.
Haberde gazetelerin dışında köşe yazarlarının da farklı iddialarına cevap verilmiştir.
Haberde başta Cumhuriyet gazetesi yazarı Cüneyt Arcayürek’in, “Özgür Gündem Gazetesi taraftarları” türünde ifadelerle yayınına ara verilen Özgür Gündem gazetesinin okuyucularını “taraftar” gibi bir nitelemeyle suçlaması eleştirilmiştir. Haberde Cüneyt Arcayürek’in iddialarına gerekçe olarak Özgür Gündem gazetesinin yazarlarının Uğur Mumcu’yla girdiği polemikleri gösterdiği hatırlatılarak, buna karşı Uğur Mumcu’nun Babıali’nin Emin Çölaşan gibi istisna bir yazar dışında bütün kalemleriyle polemikten öte küfürleşmeye varan kavgalarıyla tanındığı iddia edilmiştir. Haberde bu durumda Arcayürek’in iddiasına göre Mumcu’nun katil zanlısının Babıali’de binlere varması gerektiği şeklinde bir mübalağa bulunulmuştur.
Haberde ayrıca suikast soruşturması sırasında olmayan silahların bulunamaması gibi karmaşıklıklar ve bunların basında yer alması üzerine Güngör Mengi’nin gazetecileri polisin sözünü dilmemekle suçlayan yazısı gibi ilginçlikler dışında Mumcu suikastını PKK, şeriatçılar ve yasa dışı sol örgütlerin ortaklaşa gerçekleştirdiğine ilişkin “komik” iddialar yer almıştır.
Haberde suikastı kontrgerillanın gerçekleştirdiği iddia edilerek, bu iddiaya yedi madde şeklinde kanıt gösterilmek istenmiştir. Birinci kanıt Hasan Cemal ve Güneri Civaoğlu’nun Şam Havalanı’nda yaptıkları bir sohbet esnasında belirttiklerine göre Mumcu’nun son 3 aydır suikast korkusundan tamamen evine kapanmış durumda olduğu, uzun yıllardan beri ölüm tehditleri alan Mumcu’nun son tehdidi oldukça önemsemesi tehdidin engellenemeyen önemli bir kaynaktan geldiğini gösterdiği şeklindedir.
Diğer iddialar ise, suikastı gerçekleştirenlerin bombayı tercih etmelerinin nedeni konusunda, Mumcu’nun ‘çelik yelek giymesi, silah taşıdığının iyi bilinmesi’ gibi unsurlar taşımaktadır. Haberde, Mumcu’nun korumasının bir süre önce geri çekildiği, suikastan birkaç gün önce Mumcu’nun evinin bulunduğu sokağın lambalarının anlaşılamayan nedenle sönmesi gibi bilgiler bulunmaktadır. Polis noktasına 10 metre mesafede olan Mumcu’nun arabasına rahatlıkla bomba yerleştirilmesi eleştirilmektedir. Ayrıca suikasttan sonra delillerin ortadan kaldırıldığı iddiasına yer verilerek, cinayette derin devlet parmağı olabileceği iddiası üstü kapalı verilmektedir. Uzun haberde bunların dışında Mumcu’nun MİT ile ilişkide bulunduğu ve MİT’in basına sızdırmak istediği bilgileri köşesinde kullandığı iddia edilmiş, Mumcu’nun Kürtler, İslamcılar, İran ve sola düşmanlık yaparak oldukça geniş bir cephenin tepkisini çektiği belirtilerek kurban seçilmesiyle bu çevrelerin şüphe altında bırakıldığı kaydedilmiştir.
Haberin son bölümünde ise haberin başlığını açıklayan şu bölüm yer almıştır, “T.C’nin kuruluşundan itibaren kendini ordu ve bürokrasi içersinde örgütleyenler ve hakim kılanlar Kemalizm, Kürt sorununun dayatmasıyla birlikte Uğur Mumcu’nun da içerisinde bulunduğu egemen anlayışı temsil eden ve kamuoyunca da ‘şahinler’ olarak tanımlanan kesim olarak ortaya çıkardılar. Mumcu, ‘şahinler’in basın içerisindeki önemli bir temsilcisiydi. Öldürülmesi Turgut Özal, 2’nci Cumhuriyetçiler, Neo Osmanlılar, PKK, radikal sol, İslamcılar ve İran’a karşı bir zemin hazırlayarak, ‘şahinler’in şovuna dönüştürüldü. Bu durum devlet içerisindeki hakim kliği temsil eden Kemalist kliğin başarısı olarak değerlendiriliyor. Sonuç suikastın nedenlerini ve niçinlerini yeterince aydınlatmaktadır….” Subjektif değerlendirmeleriyle haberden çok köşe yazısı üslubu taşıyan bölümdeki spesik iddiaların kaynağı belirtilmemiştir.
Haberin sonunda ayrıca ek olarak Kürt hareketinin yükselişinden bunun dışında RP’nin güçlenmesinden rahatsız olan kesimleri rejimin din faktörünü de kullanarak abayrağı altında toplamak istediği iddia edilerek haberi iyicene köşe yazısına çevrilerek bir stratejik analiz yapılmıştır. Ama bunun dışında yine haberin sonunda önemli bir eleştiri vardır. Bol tirajlı basınının Kemalist aydınlara yapılan saldırıları hatırlatılırken bu dönemde Türkiye’nin doğusunda öldürülen 10 gazeteciden bahsedilmemesi eleştirilerek görülmeyen gösterilmeye çalışılmıştır.
7-13 Şubat 1993 tarihli Yeni Ülke gazetesinde baş sayfadan üçüncü haber olarak, Mumcu cinayetine geniş yer ayrılmıştır. Mumcu’nun PKK tarafından öldürüldüğü iddia edilen haberlere cevap verme özelliği taşıyan haberin başlığı, “Mumcu’nun ‘yazamadıkları’ yazılmıştır” biçimindedir. Haberde, Mumcu’nun devlet imkânları kendisine sunularak PKK üzerine araştırma yaptığı iddia edilmiştir. Haberin baş sayfadaki bölümünde ve 11’inci sayfada yer alan devamında Mumcu’nun öldürülmeden önce üzerinde çalıştığı ve yazamadığı PKK üzerine haber ve yazılarının yıllar önce kendisi tarafından Kürt basından yazıldığı örnekler verilerek aktarılmıştır. Haberde Abdullah Öcalan’ın gözaltına alındıktan sonra 3 ayda serbest bırakılması, Öcalan’ın bir dönem evli olduğu Kesire Yıldırım’ın babası hakkındaki uyarıları gibi unsurlar yer almıştır. Suikastı gerçekleştirdiği iddia edilen PKK’nin savunulduğu gözlemlenen haberde Mumcu suikastından derin devlet sorumlu tutularak şunlar denilmiştir: “Uğur Mumcu öldürüldükten sonra basın biraz da hayal gücünü kullanarak bilgileri bir hayli çarpıtarak dumanlı bir hava yaratmaya çabasına girişti. Ancak Mumcu suikastının devlet denetiminde bir grup tarafından işlendiği daha da açıklık kazanıyor.”
Yeni Ülke gazetesi, Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan yazılarından dolayı tepkili olduğu Uğur Mumcu’yu somut verilere dayanmayan ve doğruluğu şüphe konusu bilgiler üzerinden derin devletle ilişkili bir gazeteci olarak yansıtmış ve suikast sonrası objektif bir habercilik izleme kaygısı taşımamıştır.