31 Mayıs 2015 Pazar

Anketler üzerinden algı yönetimi

Türkiye’de anket şirketlerinin adını 1990’lı yılların sonunda duymaya başladık. Buna karşın 1999 yılındaki genel seçimlerde anket yasağı nedeniyle pek varlık gösteremediler. Yine de gazetecilere fısıldadıkları tahminleriyle tartışma yarattılar. Böylelikle şirket sahipleri adlarını duyurdular.  İlerleyen yıllarda seçim gündemli haberlerin anketler parlayan yıldızları olmaya başladılar. Türkiye gündemine oturan tahminleri nedeniyle ABD’li yetkililerin de ilgisini çektiler.  Wikileaks belgelerinin yayınlanmasıyla ABD Ankara Büyükelçiliği Siyasi Müsteşarı John Kunter'in ülkesine anket şirketleriyle ilgili kriptolu(şifreli) mesajlar çektiği ortaya çıktı. Kunter'in ortaya çıkan bu mesajlarda, anket şirketleri sahiplerinin siyasi partilerle bağlantıları; hesaplama yöntemlerinin güvenir olmadığı konusunda ülkesine raporlar verdiği öğrenildi. Kunter, Türkiye’nin elitleri tarafından seçim anketlerinin önemsendiği ve anket şirketlerinin yıldızının parladığı döneme yükselişi denk gelen AKP’nin politikalarına kamuoyu anketlerinin yön verdiği konusunda da ülkesine uyarılarda bulundu. 
Kunter'in bahsettiği anket şirketlerinin genel itibariyle patronaj(çoğu hem patron hem müşteri olduğundan bu tanımı kulanıyorum) yapısı şöyle:
Estima: Yönetim Kurulu Başkanı, CHP’li Bülent Tanla’nın oğlu Hasan Tanla. Daha önce ismi Piar Gallup idi, Tanla’nın CHP içinde sıkı bir muhalif olduğu biliniyor. Şirket basında daha çok Vatan gazetesiyle çalışıyor.
A&G Araştırma:  Tarhan Erdem’in şirketi KONDA’da çalışırken 2004’de ayrılarak kendi şirketi A&G’yi kurdu. Adil Gür 1995’den şu ana kadar, 2007 ve 2009’da da olmak üzere tüm seçim sonuçlarını doğru olarak öngördü. Bu sebeple onun için, “Bir bilen” yakıştırması yapılıyor.
ANAR (Ankara Sosyal Araştırmalar Merkezi): 1998 yılında Ankara’da kurulan şirketin sahibi AKP’li eski bakan Beşir Atalay’dır. Genel Müdürü İbrahim Uslu. Daha çok AKP için anket çalışmaları yapan şirket, basından da Yeni Şafak Gazetesi ile çalışmaktadır. 2000 yılından bu yana her ay düzenli olarak gündem araştırmaları yayınlıyor.
Denge Araştırma: Cumhurbaşkanı Erdoğan için özel anket çalışmaları yapan bir şirket. Özel servis yapıyor. Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Basri Yıldız. Erdoğan’la ilk siyasete atıldığı yıllardan beri çalışıyor. Bir başka AKP’li isim Zeynep Karahan Uslu da şirkete danışmanlık yapıyor.
POLLMARK Piyasa ve Kamuoyu Araştırmaları: 2003 yılında kurulan bir kamuoyu araştırma şirketi. İbrahim Dalmış, Ertan Aydın, Yusuf Ziya Özcan, İhsan Dağı tarafından kuruldu. AKP’ye yakınlığı ile biliniyor. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde, AKP teşkilatı, belediye başkanları ve milletvekillerine anket uyguladı.
Konsensus Araştırma ve Danışmanlık: Genel müdürü ve sahibi Murat Sarı. Aynı zamanda Araştırmacılar Derneği Genel Sekreterliği’ni de yürütüyor. Şirket, 2001 yılında kuruldu.
GENAR Araştırma Eğitim Danışmanlık: 1997 yılından beri faaliyet gösteren şirketin yönetiminde önemli akademisyenler bulunuyor. Hüsrev Hatemi, Ümit Meriç, Nilüfer Narlı, Davut Dursun, İlber Ortaylı, Haluk Şahin, Edibe Sözen, Arus Yumul, birlikte çalıştığı isimler arasında yer alıyor.
SONAR Araştırma: Sahibi Hakan Bayrakçı, 1999 seçimlerinde MHP’den İstanbul milletvekili adayı olmuştu.
KONDA Araştırma ve Danışmanlık: Tarhan Erdem’in sahibi olduğu şirket. Yönetiminde Tarhan Erdem ve Bekir Ağırdır bulunuyor.
KAMAR Araştırma: Emre Kongar, 1987 yılında kurdu. Dört yıl sonra bu şirketten ayrıldı. Daha sonra Bülent Tanla araştırmalarını yayınladı. Şu andaki başkanı Murat Doğan…
GEZİCİ Araştırma: Sahibi Murat Gezici. Araştırma sektörüne  1999 yılında Tarhan Erdem yönetimindeki Konda Araştırma Şirketi’nde  çalışmaya başlayarak girdi. Adil Gür yönetimindeki A&G Araştırma Şirketi’nde 12 yıl süre görev aldı. 11 Eylül 2011 genel seçimler sonrasında Gezici Araştırma Şirketi’ni kurdu. CHP çizgisinde araştırmalar yapıyor.
UĞRAŞTILAR AMA GENÇ PARTİ’YE BARAJI ATLATAMADILAR
Peki, 7 Haziran 2015 seçimlerine doğru peşi sıra açıklamalarda bulunan ve hemen hepsi medyada 'en doğru tahminleri yapan'  olarak sunulan, anket şirketleri 2015 öncesi seçimlerde ne tahminlerde bulundu?
2002, 2007 ve 2011 seçim öncesi tahminleriyle  2015 seçim dönemindeki benzerliklere şaşıracaksınız.
Türkiye’de anket şirketlerinin yıldızının parladığı 2002’den bu yana yapılan tüm genel seçimlerden AKP birinci parti çıktı. Fakat AKP'nin  oy oranını bir iki şirket dışında hiçbir anket şirketi tahmin edemedi.
2002-2007 yılında faaliyet gösteren anket şirketlerinin seçim tahminleri araştırıldığında,  Genç Partinin anketlerde yüksek oy oranlarına sahip gösterilmesi dikkat çekti. Diğer yandan anket şirketlerinden bazılarının MHP’nin oy oranını yarı yarıya düşük gösteren tahminlerde bulunması göze çarptı.
2002 GENEL SEÇİMLERİ SONUCU TÜRKİYE HARİTASI
AKP, 3 Kasım 2002 seçimleri sonucu Türkiye’de iktidara geldi. SeçimlerdeAKP: 34.1, CHP: 19.5, DYP: 9.6, MHP: 8.4, GP: 7.2, DEHAP: 5.8, ANAP: 5.2,  SP: 2.5, DSP: 1.2 oy aldı.  
Hazırladığımız 2002 seçim anketlerine dair tabloda çelişkiler açık  açık şekilde görülüyor:
AKP’nin seçimden birinci parti çıkması seçim öncesi tahminlerde malumun ilanıydı.  Fakat 2002 Milletvekilliği Genel Seçimi öncesi KONDA-A&G Araştırma Şirketi ve ANAR dışında tüm anket şirketleri AKP’nin yüzde 35 dolayında oy alamayacağını duyurdu. Anketlerde Genç Parti’nin oy oranı ise ya barajın üstünde ya da bir, iki puan altında gösterildi. Genç Parti yalnız yüzde 7,2 alabildi. 2002'deki Genç Parti'nin oy oranıyla ilgili tahminlerle 2015'te HDP’nin oy oranlarıyla ilgili yayınlanan tahminlerdeki benzerlik dikkat çekici. 
2007 GENEL SEÇİMLERİ
22 Temmuz 2007 tarihinde  AKP ikinci kez oylarını yükselterek iktidar oldu.  Türkiye'nin içi AKP sarısına boyandı. Seçimlerde; AKP: 46.58, CHP: 20.87, MHP: 14.27, DP: 5.42 GP: 3.4 oy aldı. 
 Anketlerin aksine 2007 seçimlerinde AKP beklenin üstünde oy aldı. Seçim sonuçlarının, KONDA’nın dışında hiçbir anket şirketinin tahmini yanından bile geçemedi.
 2007 seçimlerine ilişkin anketlerin tahminleri ise şu şekilde:
MHP’NİN OY ORANINI BİR ŞİRKET BİLDİ
Genç Parti 22 Temmuz 2007 seçimlerinde, seçim öncesi yapılan anketlerin hiçbirinde tahmin edilmediği kadar düşük bir oran alarak (%3,03) girdiği ikinci seçimde de meclise girmeyi başaramadı. Yurt dışına kaçan Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan Fransa'dan "siyasi sığınma hakkı" aldı. Seçim öncesi yayınlanan anketlerde diğer büyük yanılgı ise MHP oyları hakkındaydı. A&G Araştırma şirketi yüzde 14 oy alan MHP’yi yayınladığı ankette yüzde 6.9 göstererek barajın altında kalacağını öne sürerek en ters köşe tahmini yaptı. 
2011  GENEL SEÇİMLERİ
Genel seçimler 12 Haziran 2011'de yapıldı. Seçimlerde; AKP: 49.83, CHP: 25.98, MHP: 13.01 oy aldı. 
En yakın tahminleri ilginç bir şekilde CHP'ye yakınlığı ile bilinen Hakan Bayrakçı'nın şirketi SONAR ve AKP'ye araştırma yapan ANAR yaptı. Şirketler MHP’nin oylarını yine tutturamadı. ANDY-AR şirketi MHP’nin barajın altında oy alacağını öne sürdü. MHP yüzde 10 barajını rahatlıkla geçti.  Seçimler sonrası anketlerin yarattığı paranoya nedeniyle CHP'den MHP'ye oy kaydığı iddiaları atıldı. Her seçimde illaki MHP'yi bir anket şirketi barajın altında gösterdi, bu algı operasyonu sonucu birçok oy kayışı yaşandı. 
VE ÖNÜMÜZDE 7 HAZİRAN 2015 SEÇİMLERİ VAR
Önümüzde 7 Haziran’da yapılacak seçimler var.  Anket şirketlerinin tahminleri yine gündemde. İddialar da… Cumhuriyet gazetesinde 25 Nisan’da twitter üzerinden paylaşımlar yapan Fuat Avni adlı hesabın şu iddiaları yer aldı: “İbrahim Uslu, Kaçak Saray’a geldi. AKP %41, HDP %10.5 raporunu sunarak ‘Tek başımıza iktidar zor efendim’ dedi. Erdoğan, ‘Siz bana %40′ı bulun biz onu %48 yaparız, bunu duyurmadan çalışmalarınızı devam ettirin’ dedi. HDP’nin baraj altında kalması için kirli oyunları kurgulama görevi Ala’ya, kamuoyu oluşturma görevi de Akdoğan’a verildi.  Güzel insanlar, hepiniz oy kullanmaya gidin ve sandıklara sahip çıkın diye bunları yazıyorum. Algı oyunlarına sakın aldanmayın.” 
AKP hükümetinin bu müdahaleleri herkes tarafından bilinirken, diğer yandan anket şirketlerinin tahminlerdeki büyük farklar ile çelişkiler ise tartışma yaratmaya devam ediyor.  HDP yüzde 9-10 bandında gösteriliyor ama bunun bir algı operasyonu olduğu iddiaları yoğun şekilde gündemde yer alıyor. Algı operasyonu konusunda da akla hemen Genç Parti geliyor. 
Burada medyada çok görünürlük üzerinden yapılan iyimser tahminler üzerine de de küçük bir hatırlatma olarak, 2002 seçimlerinde binde 34 oy alan ÖDP'nin hüsranı hatırlamakta fayda var. 
Son yapılan anketler şöyle:

Kobane'de yaşam

Savaşı süpüren kadınlar ve enkazdan bisiklet çıkaran çocuklar
Suruç’a gittiğim gün İnşaat-İş Sendikası üyeleriyle birlikte Kobanê’ye geçmeyi başardım. IŞİD’e karşı verilen savaşta yüzde 80’i yıkılan Kobanê sokaklarında geziyorum. Neredeyse her sokakta çocuklarla karşılaşıyorum. Görevim hasar görmüş binaları fotoğraflamakken, yıkık kentin ayakta duran çocuklarının büyüsüne öylesine kapılıyorum ki, nereden çocuk sesi duysam fotoğraf makinemin objektifini oraya yöneltiyorum. Oyun oynamak için topladığı kurşunları gösterirken ‘Kızacaklar mı acaba?’ diye korkuyla yüzüme bakan ve hızla uzaklaşan çocuğun o anını fotoğraflıyorum.

Kuşun kanadından korkmak
Yerde patlamamış bir havan mermisi görüyorum. Meydanda havan mermilerini görüyorum. Havan mermilerinin kuşun kanat çırpışına benzer bir sesi olduğunu, bu yüzden her kuşun kanat çırpışında insanların ürperdiğini öğreniyorum. Bizi gezdiren savaşçı, “Sesleri güvercinin kanat çırpışı sesine çok benzer. Çete her gün atıyordu. Kanat çırpma sesi duyduğumuzda yaralanmamak için yere atlıyorduk. Bir iki kere kuş çıktı” diyor. Aklıma Melih Cevdet’in dizeleri geliyor: “Bir çift güvercin havalansa…Yanık yanık koksa karanfil…”

Enkazdan çıkan bisiklet
Sonra harabelerin arasından bakan iki sevimli göz dikkatimi çekiyor. Gülümseyerek kardeşleriyle birlikte poz veriyor. Ardından yıkıntıların içinde iki çocuk daha görüyorum. Buldukları bisikleti enkazdan çıkarmaya çalışan çocuklar, işlerine o kadar yoğunlaşmışlar ki fotoğraflarının çekildiğinin farkına bile varmıyorlar. IŞİD çetelerinin, savaşın çaldığı çocukluklarını bir çöplüğe fırlatılmış halde bulmuşlar sanki. Geri almak istiyorlar…

Zaferin çocukları
Kobanê sokaklarında gezdikçe Kürt çocuklar çıkıyor karşıma, kimi zafer işareti yapıp gülümseyerek fotoğrafının çekilmesini istiyor, kimisi utangaçça gülümsüyor. Hava soğuk, yerler çamur içinde. Çoğunun ayakkabısının yok; bazısı terlikle dolaşıyor, bazısı yalın ayak. Su kıtlığı yüzünden yüzleri, üstleri kir pas içinde, tertemiz gülümsüyorlar…
Anneleriyle, ablalarıyla gezen çocuklar görüyorum, anneleriyle hiç yürüyüşlerini bozmadan zafer işareti yaparak poz veriyorlar. Harabelerin arasında oyun oynayanlar beni hiç fark etmezken, 4-5 yaşlarında bir çocuk yanıma geliyor. Kendince bir hediye vermek istiyor bana, elinde tuttuğu klima kumandasını uzatıyor.
Ölüm kokusu
Bu sırada cenaze konvoyuna rastlıyorum. Ölenin Kobanê’nin 60 kilometre ötesindeki cephede vurulan Mazlum Hüseyin olduğunu öğreniyorum. Bir aracı durdurup biz de konvoya katılıyoruz. O esnada IŞİD’lilerin traktörlerle taşınan cesetleri geçiyor yanımızdan. Bir taraftan düşmemeye çalışırken bir taraftan hareket halindeki araçtan fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Traktördeki kokmuş cesetlerden yayılan kesif bir koku ortalığı kaplıyor. Herkes ağzını kapatıyor. Traktör toprak bir yola sapıp gözden kayboluyor.
Cesetlerin nereye götürüldüğünü soruyoruz, ancak yanıt alamıyoruz.
“Şehid Namerın”
 Mezarlığa varıyoruz.  YPG’li Kürt savaşçı Hüseyin’in sarı, kırmızı, yeşil tabutu, zafer işaretleri ve “Şehid Namerın” sloganlarıyla omuzlara alınıyor. Sloganlarla ve zafer işaretleriyle hızla yürüyüp, mezarlıktaki bir katafalka tabutu koyuyorlar. Tabutun başında kısa konuşmalar yapılıyor, sloganlar atılıyor; alkışların ardından hızla, ölen savaşçı kazılmış mezarlardan birinde toprağa veriliyor. Öylesine sıradanlaşmış ki ölüm, yalnızca bir kadın ağlıyor. Ağlayan kadının elini tuttuğu küçük çocuk şaşırmış. Belli ki anlam veremiyor etrafında olanlara, fotoğraf çekerken yalnız o bana bakıyor.
En eski mezar birkaç aylık
Çevredeki mezarların en eskisinin dahi birkaç ay önce kazılmış olması dikkatimi çekiyor. Çoğu Arapça olan mezar taşlarına baka baka mezarlıktan çıkıyorum. Üzerlerinde savaşçıların cepheye katılış ve ölüm tarihleri yazıyor. Birinin cepheye katıldıktan yalnızca bir gün sonra öldüğünü görüyorum.
Mezarlığa bizi getiren araç galiba cepheye gidiyor. Başka bir araç arıyoruz. Boş tabutun da konduğu kamyonetin kasasında tekrar kente dönüyoruz.
Kadın yaşam özgürlük
Kobanê’de çocukların dışında sokaklarda en çok kadınlar var. Sokak başlarında omuzlarında silahlarla kadın savaşçıların nöbet tuttuklarını görüyorum. Fotoğraflarını çekmek istiyorum. Kimi gülümseyerek poz veriyor, kimisi istemiyor. Savaşı değil, kadın özgürlük mücadelesini konuşuyor olmaları dikkatimi çekiyor. Kadın eylemlerinde sıklıkla atılan “Kadın yaşam özgürlük” sloganı düşüyor aklıma. İşte o slogan burada adım adım gerçeğe dönüşüyor. Kobanê’de yaşam kadınların eliyle yeniden kuruluyor.
“Alt katta IŞİD…”
Kobanê’ye hâkim Miştenur Tepesi’ni yakından gören bir sokağa giriyoruz. Bizi gezdiren Hikmet Acun, oğlu Suphi Nejat Ağırnaslı'yı kaybettiği yeri işaretle gösteriyor. Bize tekrar tekrar bastığımız yerlere dikkat etmemiz, tuzaklaması bozulmuş bomba olabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor. Taş taş üstünde kalmamış evlerin arasından, uçaklardan atılan bombaların açtığı çukurlara gire çıka, barikatları aşa aşa yürüyoruz. Oda oda savaşılan evleri görüyoruz. Evet, oda oda! Hikmet abi tek tek anlatıyor: “Bu evde yoğun çatışma oldu, saatlerce, alt katta IŞİD, üst katta bizimkiler…”
Cesetler toplanamıyor
Tahmin ettiğimizden çok daha büyük Kobanê. Savaşılan mevzilerin yakınlığını gördükçe ve savaşçılarla konuştukça ne denli büyük bir mücadele verildiğinin daha fazla ayırdına varıyorum. Kimi yerlerden ceset kokuları geliyor; halen enkazların altında yüzlerce cesedin olduğu, iş makinelerinin cephede olması nedeniyle bu cesetlerin toplanamadığı belirtiliyor.
Savaşı süpüren kadınlar
Yıkık dökük binalar arasında, önünde, içinde insanlar gözüküyor. Kimi dükkanını onarmaya çalışıyor, kimi yıkılmış evinden eşyalarını çıkarıyor. Yaşlı bir kadın kurşun delikleriyle kaplı yanmış araçların ve evlerin olduğu sokakta evinin önünü süpürüyor. Adının Amina Diyar olduğunu öğreniyoruz. Fotoğrafının çekildiğini görünce yanımıza geliyor.  Evinin yanmış, yıkılmış olmasından, ekmek sıkıntısından, içecek su olmamasından şikâyet ediyor. Şartlar ne olursa olsun hayat rutinini devam ettirme azmi bizi etkiliyor. Yaşamın ölümle hiç olmadığı kadar iç içe geçtiği Kobanê’de zaman yaşam gibi, su gibi akıp gidiyor.
Veda zamanı…
Bir günlük izin süremizin sonuna yaklaşıyoruz. Kobanê’de tanıştığımız dostlarla, boğazım düğümlenerek, onları orada bırakmanın utancıyla vedalaşıyorum. Başka sözcük gelmiyor dilimin ucuna, ‘Görüşürüz’ diyorum. Klişe bir vedalaşma sözcüğü… Bu sözcüğün benim için bir daha gelme ihtiyacı açısından ne kadar anlamlı, ama ölümle her gün yüzleşen insanlar açısından ne kadar da anlamsız olduğunu düşünüyorum. Kobanê’ye bu düşüncelerle veda edip Türkiye’ye dönüyorum.